Ana Menü
Site Ziyaretçileri
Pazartesi155
Salı133
Çarşamba234
Perşembe285
Cuma165
Cumartesi169
Pazar124
Toplam: 365.714 Tekil Ziyaretçi
En Çok:396
Çevrimiçi:1 Ziyaretçi
IP Adresiniz:18.97.14.88
İncelemeler: Milletleşme ve Üst Kültür
Milletleşme ve Üst Kültür

Ortak paydada birleşebilen insan topluluğu olarak tanımlayabileceğimiz millet kavramı, var olan veya var olmuş olan tüm yönetim şekillerince özelleştirilmiş, farklılaştırılmış ve lehte formülize edilmiştir.  Kimi formlar din menşeinde ortaya çıkarken, kimileri ortak ırk – ata temeline dayandırılmış, kimileri ise gücün veya ideolojinin tarafında olma istemi gereği vücuda gelmiştir. Çok az olmakla beraber, milleti oluşturan bireyi,  tanımın merkezine oturtan yaklaşımlara da rastlamak mümkündür.

Millet oluşumunun yapı taşı kültürdür. Kültür; hangi temele dayanırsa dayansın (din, dil, ırk, tarih, ideoloji. . .), milletin yapı taşı olan bireyler tarafından kabulü, tatbiki sayesinde ve onları birbirlerine tespit eden harç görevini üstlenmesiyle oluşum sürecini gerçekleştirir. Millet oluşumu; her an devam eden, ilerleyen, gelişen veya gerileyen bir olaydır.  Oluşumun ilerlemesi daimi olmaya mahkûmdur çünkü varlığında insana muhtaçtır ve insan ölümlüdür. Kültürün nesiller boyu aktarılması (kabulü ve tatbiki) neticesinde millet oluşum süreci devamlılık arz edebilir. Tarih dikkatli olarak incelendiğinde,  millet oluşum sürecinde yaşanan aksaklıklar neticesinde yok olan devletlere, milletlere ve hatta ırklara rastlamak mümkündür.

Kültür (kaynağı ne olursa olsun) bir üst kimliktir. 20. asrın ikinci yarısında itibaren, demokrasi anlayışında çok kültürlülük kavramı üst kimlik olarak benimsenmiş olmakla beraber, bu anlayışın eksik uygulanmasının sebep olduğu veya olacağı bazı istenmeyen sonuçların ortaya çıktığı veya ayak seslerinin duyulmaya başlandığı aşikârdır. İdeal millet tanımı yapılacak olursa, yekûnun sadece tek bir kültürü sahiplenmesi olarak açıklanabilir. Bu tanım ise insan faktörünün olduğu bir denklemde imkânsızdır. Her birey, her kitle kendince doğrulara ve gerçeklere sahiptir. Bu ise çok kültürlülüğün doğuş nedenidir. Günümüzde, çok kültürlülüğün korunması, millet olma aşamasının başlangıç kabulüdür. Fakat sonrasında, bu kabulün, milletin oluşumunda harç görevi üstlenmesini beklemek boşuna bir çaba olur.  Çünkü harcın değil, duvarı oluşturan taşların kendine has olması icap eder. Harcın homojen olması; duvarın mukavemeti ve dengesi açısından hayati öneme sahiptir. Harcın homojenize hali ise çok kültürlülüğün ötesinde yer alan bir üst kimliğin, yani “Üst Kültür”ün ta kendisidir.

Bugün, batı medeniyetinde, üst kültürün oluşum sürecinde yetersiz kalan devletlerin girdikleri siyasi ve ekonomik buhranlar neticesinde, alt kültürlerden müteşekkil çok kültürlülüğün her bir numunesinin farklı eğilimlere meylettiğini görmek gayet normaldir ve bu durum, üst kültürün varlığının gerekliliğini ispatlamaktadır.

Devlet; milletin ortak iradesidir. Ortak irade oluşturabilmek için ortak paydaya sahip olmak, ortak paydaya sahip olabilmek için ortak kültüre yani üst kültüre sahip olmak gereklidir. Aksi takdirde, devletin varlığının tartışıldığı bir durum ortaya çıkar ki, bu; otoriter gücünü kaybeden her yönetimin yaşayacağı sonuçtur.  Unutulmamalıdır ki, çok büyük çapta ekonomik, siyasi ve askeri sıkıntılar yaşayıp, ardından kısa bir sürede tekrardan küllerinden doğan milletlerin sahip oldukları temel varlık üst kültürdür.

Bireyler kanun önünde eşittir lakin her bireyi bir ötekiyle mutlak surette eşit saymak zulümdür. Zaten bu yaklaşım en azından tarihsel gerçeklerle örtüşmez. Önderlik, liderlik yapan, vasattan farklı nice insan, tarihi şekillendirmiş ve bize miras bırakmıştır. Devlet olabilecek donanımlara sahip milletlerin üst kültürünün oluşturulması, işte bu tip insanların görevidir. Üst kültür oluşumu hiçbir zaman genel geçer olamaz. Ancak, tam manasıyla globalleşmiş bir dünyada, var olan her bireyin, farklılaşmaktan çok bütünleşmeyi seçeceği bir yapının kurulmasıyla doğabilir ki, bu ise neredeyse imkânsızdır. Bu yüzden üst kültür alanının cihanşümul olmaktan çok milli oluşuma yönelik saptanması en doğru olandır.  Saptama yapılırken sorunsuz, sorgusuz, sualsiz bir kabulün olamayacağı idrak edilmelidir. Aslolan doku reddinin minimize edilmesi için gerekli olan yol haritasıdır.

Untitled Document
Tarih ve Saat
Üye Girişi
Kullanıcı Adı

Parola



Parolanızı Mı Unuttunuz?
Buraya Tıklayın