Özgürlük ve İnsan
Özgürlük; sözlükte, bağlı olmama, dışarıdan etkilenmemiş olma, engellenmemiş olma, zorlanmamış olma anlamlarına gelmektedir. Fakat evrende, bu anlamdaki gibi bağlı olmama, etkilenmemiş olma ve diğer şartlara haiz ne bir canlı, ne bir yapı, ne bir düzen ve ne de bir nesne vardır. Her “şey” birbirleri ile etkileşim ve de öyle ya da böyle bağımlılık hali göstermektedir.
Uzayda, boşlukta, hiçbir şeyle temas etmiyormuş gibi görünen milyarlarca galaksi, trilyonlarca gezegen bile aslına bakılırsa bağımlılığın ve etkileşimin muazzam düzeni içerisindedirler. Kütle çekim kuvvetleri sayesinde kendilerine ait görüngelerinde bulunmakla bağlılığı, elektromanyetik dalgalar ve fotonlarla da etkileşimi sağlamaktadırlar. Uzay boşluğu dediğimiz -ki aslında boşluk olmayıp birçok dalga ve ışınımın olduğu bir yerdir- mekânda bile bağımsızlığın ve etkileşimsizliğin mevcut olmaması, gerçekte bu kavramların var olup olamayacaklarını tartışılır hale getirmektedir. Yoksa insanlık bir ütopyanın peşinden sürüklenip gitmekte midir?
Gelişmiş ülkelerin öncelikle kendi toplumlarında tatbik edip ve daha sonrada tüm dünyaya ithal ederek uygulamaya çalıştığı bu kavramlar bugün iflas etmektedir. Tabi ki, bir yapının, bir sistemin çöküşü, onun ilk olarak kurulduğu yerde olacaktır. Nitekim komünizm macerasının Rusya’da başlayıp ilk olarak da Rusya’da bitmesi gibi.
Bağımsızlık ve etkileşimsizliğin yani mutlak özgürlüğün ilk savunucusu olan batı medeniyetinin bir çıkmaza girdiği veya gireceği hipotezini ortaya atabiliriz. Aslında bu hipotez bugün neredeyse ispatlanmak üzeredir. Batının, insan hakları ve kişisel özgürlük kavramları kapsamında ortaya attığı serbestlikler, toplumları örf, âdet ve geleneklerinden kopartmakta ve de mutlak gerçeklikten habersiz, egoist bireyler haline getirmektedir. İnsanda bulunan aidiyet duygusunun ve korkusunun yok edilmesi; asosyal yaşam, psikolojik sorunlar ve birçok sapkınlığın ortaya çıkmasına sebep olmuştur.
İnsan, aileye aidiyet duygusu besler. Bu bağlılığın yok edilmesi, evvela bunu kaldıran ilk nesiller için huzurevleri müesseselerinin kurulması olarak tezahür etmiştir. Aslında yaptıkları; en asgari manayla, kendi bindikleri dalı kesmeleri olarak açıklanabilir. Tabi ki bu işin sadece bir sonucudur. Aile duygusundan muaf yetiştirilen bireylerin daha sonra aile kurma gibi bir çabalarının olmaması günümüzde batıda nüfus azalmalarına sebep olmaktadır. Aksi ise evlilik dışı gebelik ve doğumlar olarak meydana gelmektedir. 2008 yılı Fransa doğum istatistiklerine göre ilgili yılda, tarihlerinde ilk olarak, evlilik dışı doğum evlilik bağı ile olan doğum sayısını geçmiştir. Yani, zamanında geniş aile yapısını reddedip çekirdek aile örneğini savunan batının elinde bugün çekirdek aile de kalmamış durumdadır.
İnsan tek başına yaşayabilen bir varlık değildir. Toplumlar halinde, sürdürülebilir sistemler altında bağlılık duygusuyla var olabilir. Bu bağlılık bir otoritenin baskısıyla olabildiği gibi sadece duygusal kabulle de olabilmektedir. Takdir edilir ki duygular aracılığıyla olan bağ, çok daha kuvvetli olacaktır. Kore Savaşı sırasında, Kuzey Kore – Çin ittifak askerlerine esir düşen Amerikan ve Türk askerleri üzerlerinde, ittifak askerleri, tabiri caizse sosyopsikolojik bir deney yapar. Amerikan askerleri ve Türk askerleri ayrı ayrı bölümlerde hapsedilir. Yemekleri ilgili mekânlara getirilerek verilir. Amerikan askerlerinin bulunduğu bölümde, yemeklerden daha fazla pay alabilmek için arbede çıkar, yumruk yumruğa birbirlerine girerler ki aralarında subaylardan erlere kadar bütün rütbeler mevcuttur. Türklerde ise yemeği en rütbeli subay alır ve herkese eşit miktarda pay eder, kavgasız gürültüsüz. İttifak askerleri şöyle düşünür; bu rütbeliyi bunların arasından çıkarırsak, bunlar da Amerikalılar gibi birbirlerine girerler. Fakat öyle olmaz. O rütbelinin alt kademesindeki işi devralır ve düzen tekrardan sağlanır. Onu da alır ittifak askerleri, yine aynı düzen ast rütbelinin komutasında sağlanır. Bu şekilde erlere kadar inerler ama nafile, bu seferde en kıdemli er komuta eder. İşte bağlılık duygusunun getirdiği huzura ve aksinin vaat ettiği anarşi ve kaosa yaşanmış bir örnek.
Ataların dediği gibi; “En kötü düzen bile düzensizlikten iyidir”. Bu ise; yalnız ve yalnız bağlılık ve aidiyet duygularının benimsenip tatbik edildiği oranda mümkün olur.
|